* Tuhaf olan şuydu: Dünyanın karmaşık, engebeli, içinden çıkılmaz bir yer olduğunu fark ettikçe, anlaşılması gereken şeylerin ne kadar az ve basit olduğunu düşünüyor ve onları anladığım zaman her şeyin bir resmi çizgileri gibi gözlerimin önüne serileceğine inanıyordum. [Ayna, Nişan Tahtası] *Her şeyin ters yüzü merakımı uyandırırdı, evlerin arkası, bahçelerin arkası, yolların arkası, kentlerin arkası, televizyonların arkası, bulaşık makinelerinin arkası, denizaltlarının altı, ayın arkası. Ama bir şeyin ters yüzüne ulaştığımda , o ters yüzün ters yüzünü, hatta o ters yüzün ters yüzününün ters yüzünü aradığımı anlıyordum, yok hayır; o ters yüzün ters yüzününün ters yüzününün ters yüzü. [Ayna, Nişan Tahtası] *Aynada kendimi değil, arkamda duran dünyayı dikkatle inceliyordum. [Ayna, Nişan Tahtası] *çünkü ben senin için ve sen benim için her zaman bir telin öbür ucu, hatta bakırdan iki iletkenli kablo, kıtaların yer altından ve okyanusların dibinden geçen değişken frekanslı ince bir akımın