Ana içeriğe atla

Gerbrand Bakker - Dolambaç

 Keyifle okuyup bitirdiğim bir roman daha. Önümüzdeki sene hatta belki de her sene bir defa okuyacağım romanlar arasına girdi. Roman incelemesi ile ilgili alıntı yazısı aşağıdadır.

Yazı https://bagdaskurangolge.wordpress.com/2020/04/20/dolambac/ adresinden alıntılanmıştır.



Yukarıda Ses Yok ile hayranlığımı kazanmıştı Gerbrand Bakker. Dolambaç ile bu hayranlığım pekişti. Dolambaç ilk romana göre içerik yönünden biraz zayıf. İçeriğin zayıflığını her iki roman için de söyleyebiliriz. Ne var ki, içeriğin zengin ya da yoksul olması bir eseri iyi ya da kötü yapmaz. Tarz, ifade biçimi daha belirleyicidir.

Bu bakımdan bu romanda da çok bir şey olmuyor. Evini ve ailesini bırakmış bir kadın var adını bile zor öğreniyoruz. Bir de kadını arayan, kovalayan bir koca var. Bu iki insanın hayatına giren insanların da hikayede önemsenmeyecek bir rolü var. Özellikle kadının hayatına giren oğlan, delikanlı Bradwen romanın önemli bir kişisi.

Dolambaç adı aslında Gerbrand Bakker romanlarının anahtar sözcüğü olabilir. Kıvraklığıdır çünkü bu eserlerin üstünlüğü. Bir cümle nasıl diğerine bağlanıyor, bir hikaye nasıl öbürüne bağlanıyor dersini veriyor bu romanlar. Romanın bu yönünü Bradwen ile kadının diyaloglarından görebiliyoruz.  Delişmen bir çocuk olan Bradwen kadınla olan diyaloglarının birinde parendeler atarken ve iş yaparken bir yandan da kadınla konuşma halindedir. Araya anlatıcı gider Sam’in yani Bradwen’in köpeğinin sahibinin davranışı sebebiyle aldığı yeni konumu, kadının çeşitli yüz ifadelerine tanık oluruz. Araya romanı anlatan üçüncü kişi de çok rahatsız etmemek koşuluyla sağdaki soldaki mahlukatın durumunu, uzaktan yakından gelen sesleri nakleder. İşte bu romancının benzersiz yapan şeydir.

Kadın adının Emily olduğunu söyler Bradwen’e ama Bradwen ne kadar inanır onu bilmiyoruz, sonlara doğru adının Agnes olma ihitmali belirir, kadının Hollandalı olması sebebiyle bu daha inandırıcıdır. Galler’dedir kadın kendisi gibi yalnız olan ve artık hayatta olmayan  bir kadının çiftliğini kiralamıştır. Bayan Ewans’ın da ölüm biçimi roman içinde açıklanmayı bekleyen bir soru gibi duruyor. Galler’dedir ama Emily her an göçmen kuşlar misali yer değiştirebilir.

Hazırlıksız yakalanan kadının kendisine Emilie adını vermesi tesadüf değildir, çünkü ünlü Amerikalı şair Emily Dickinson ile ilgili doktora yapmaktadır. Dickinson Emilie’nin hayatında önemli bir yer kapladığı için roman içinde de bahsi çok yapılıyor. Edebiyatla ve şiirle hiç ilgisi olmayan Bradwen bile Dickinson okumaya karar verir. Hollandaca yazılan bu romanda Dickinson’un dizeleri orjinal dilinde olduğu gibi bırakılmış. Ama romanın çevirmeni büyüklük yapmış söz konusu dizeleri Türkçeleştirmiş.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dalgalar - Virginia Woolf

 Okuduğum en zor romanlardan biri kesinlikle. İki kere yarıda bırakıp üçüncüde bitirebildim. Olay örgüsü ne anlatıyor derseniz inanın anlatamam. Ancak şu bir gerçek ki Woolf cümlelerini resmen konuşturuyor. Altını çizdiğim sayısız cümle ve paragraf var, gerçekten büyüleyici bir üslup. Üşenmezsem eğer birgün altını çizdiklerimi burada paylaşacağım. Kitap incelemesi ile ilgili https://gaiadergi.com/dalgalar-hakkinda-bir-kitap-ustune-izlenimler/ web sitesinde çok güzel bir yazı buldum, sizlere aşağıda alıntılıyorum. Okuma süresi: 4 dakika Virgina Wolf, yazar ve eleştirmen, 1882’de Londra’da doğdu. Bin sekiz yüz seksen iki Londra’sı kadın hakları konusunda günümüz dünyasının birçok ülkesinden daha geri bir noktaydı. Virgina Woolf’un, eğitim hakkı engellendi. Bu durumun onun üstünde yarattığı etki sadece yazısını daha çok bilemesine sebep olmuştur diye düşünmek sadece fantastik bir kurgu olur. Hayatındaki diğer olumsuzluklar gibi yaşarken geçirdiği psikolojik krizlerin altyapısında durduğun

Arthur Koestler - Gün Ortasında Karanlık

 Okuması ciddiyet gerektiren, sakin kafayla okunması gereken bir siyasi kitap kanımca. Beni sıkmadan sonuna kadar okuttu, kesinlikle tavsiye ederim. Yine altını çizdiğim cümleleri aşağıda paylaşıp devamında 1000kitap.com dan baran39 kullanıcı isimli kişinin kitap incelemesini paylaşacağım. "Tanrının çekiciliği şeytanınkine her zaman ağır basmıştır insanoğlu için, çok daha tehlikelidir. Katır ve insanın kendi vicdanıyla uzlaşmalarının hepsi yalandır. İçinden gelen o lanet olası ses her zaman yükselirse, kulaklarını tıka..." "Oysa zamanla anlayacaktı ki güçsüzlüğün aşamaları en az güçlülüğün aşamaları kadar çoktu; yenilginin yarattığı baş dönmesi, zaferinki kadar sersemletici, derinliği ise sonsuzdu. Ve Gletkin, onu bu merdivenden adım adım indirmeye kararlıydı." " Arthur Koestler Gün Ortasında Karanlık’ romanın da Stalin diktası altındaki 1930’lar Sovyetleri’ni anlatıyor. Ülke ve kişi adı vermeden, belirli bir dönem anmadan, burada yaşanan siyasi çalkantıyı ele

FAHRENHEIT 451- RAY BRADBURY

 "Bir kadının yanan bir evde kalmasına yol açtıklarına göre, kitaplarda bir şeyler olmalı... hayal edemeyeceğimiz bir şeyler; orada bir şeyler olmalı." "Kitaplar unutmaktan korktuğumuz bir sürü şeyi depoladığımız kapların bir türüydü yalnızca." "Kitaplardan bu kadar nefret edilmesinin ve korkulmasının sebebini şimdi anlıyor musun? Onlar hayatın yüzündeki gözenekleri gösterir." "Montag binlerce yüzün bahçelere, arka sokaklara ve gökyüzüne baktığını hayal etti; perdelerin gizlediği o yüzler solgundu, gecenin karşısında ürkmüş yüzlerdi, elektrikli mağaralardan dışarıya göz atan gri hayvanlar gibiydiler..." Üsttekiler benim altını çizdiklerim. Kitap hakkında o kadar çok şey duydum ki duyduklarımı unutup sıfır, temiz bir zihinle okumaya başlamak istedim. İyi ki de öyle yapmışım. Beklediğimden çok daha iyi bir kitaptı. İnanılmaz güzel karakter inşaları vardı. Ana karakter, yan karakterler, mekanik tazı.... sonundaki kaçış ve "kendileri gibi oldukl